Necib Mahfuz’un Kahire
Modern adlı romanında bireylerin yaşadıkları ahlaki çatışmaların
tercihlerine olan etkisi iki temel karakter üzerinden ele alınmıştır. Mahcub’un
ahlaken yozlaşmış ideolojileri Mahcub’un tercihlerini belirlerken, İhsan’ın
ailesi ile arasında olan ahlaki çatışma İhsan’ın hayatını ve umutlarını
değiştirecektir. Daha sonra da bu iki karakter bir araya gelip aynı ahlaki
yargılara sahip olacak ve benzer tercihlere sahip olacaktır.
Mahcub yoksul bir aileden gelen, yoksul bir oğuldur. Hayatı
boyunca daha güzel bir yaşama erişmeyi hayal etmiştir. Bu yüzden, Mahcub paraya
ve ekonomik güce tapmaktadır. Onun felsefesinin ve ahlak anlayışının dibinde
yatan aslında paraya ve zengin olmaya olan tutkusudur. Bu zengin hayatına
erişmeyi bu kadar istemesinin nedeni şehvet dolu ve güzel bir hayata sahip
olmayı düşlemesidir. “Dünyadaki her şey zenginlik” (Mahfuz, 95). Bunun
etkisiyle Mahcub, zengin olmanın önünü açacağını düşündüğü çıkarcı bir ahlak
felsefesi yaratır kendine. Bu felsefeyi doğru kullanmak ve ondan en iyi şekilde
faydalanabilmek doğrultusunda toplumun dayattığı ilkeleri ve kuralları yadsır,
çıkarlarına göre yeniden şekillendirir. “Artık toplumun sırrını öğrendiğine...
göre, erdemlerini kusurlara, kusurlarını da erdemlere dönüştürebilecek miydi?”
(Mahfuz, 28). Yapıt boyunca, Mahcub’un, ahlaki felsefesini uygulamaya
koyabilmesi için karşısına bir sürü fırsat çıkar. Bunların arasından en önemli
olanı, terfi edildikten sonra yapması gereken seçimdir. Mahcub altıncı
kademeden dördüncü kademeye terfi edilir. Bu terfiden sonra elde edebileceği
maaş onun için çok büyük bir ekonomik yükselme anlamına gelmektedir. Artık
Mahcub’un “lüks hayatına” ve “sosyetenin çapkınlıklarına” harcayacak daha fazla
parası olacaktır. Ne var ki, Mahcub’un yükselmesi, Mahcub’un, “düşmanı” olarak
nitelendirdiği El-İhşidi’nin de gözünün açılmasına neden olur. Beşinci kademede
bulunan El-İhşidi, Mahcub’a konumlarını ve bununlar beraber maaşlarını takas
etmeyi önerir. Mahcub tehlikenin, El-İhşidi gibi acımasız ve kinci birinin
reddedilmekten hiç hoşlanmayacağının, farkındadır. Bunu bilmesine rağmen
Mahcub, paraya ve lükse olan düşkünlüğünün etkisiyle El-İhşidi’yi reddetmeyi tercih
eder. “Endişelerini üzerinden atmak isteyerek masasının üzerine bir kâğıt
parçası yayıp yeni maaşının miktarını yazdı” (Mahfuz, 182). Mahcub’un zengin
hayatına verdiği önem ailesinin de yıkımına neden olmuştur. Ailesinin “ona
hiçbir şey vermediğinden” o da, “onlara hiçbir şey vermemeyi” kararlaştırır.
Mahcub tekrardan burada parayı, insan ilişkilerinin önüne koymaktadır. Bunlara
ek olarak Mahcub, bürokraside yükselme ve statü kazanma konusunda yanıp tutuşan
bir karakterdir. Onun için ahlak bu amaç doğrultusunda kullanılması gereken bir
araçtan ibarettir. Mahcub’un üzerinde, onur ve ahlak gibi kavramların
geçerliliği yoktur. O, bu düşüncesinin verdiği yetki ile, statü kazanmak için evrildiğini
düşünmektedir. “Neden? İnsanların itibar olarak gördükleri şey umrunda mıydı?” (Mahfuz, 107). Yukarıdaki anlatıldığı gibi, Mahcub
kendi konumunu yükseltecek ve iktidarını arttıracak her eylemi uygun görür. Bu
nedenden dolayı El-İhşidi ona maddi ve sosyal güç sağlayacak ama onu “ahlaksız”
ve “onursuz” durumuna düşürecek bir teklif ile geldiğinde neredeyse hiç
tereddüt etmeden kabul eder.
İhsan Şihata figürüne, ailesi tarafından onlara bakma görevi
yüklenmiştir. O “ailenin geleceği”dir. Ailesi için İhsan’ın ahlakının veya
onurunun bir değeri yoktur, “yedi küçük erkek kardeşinin” ve ailenin kalanının
geçimi için İhsan’ın aileyi maddi olarak refaha çıkarması gerekmektedir. “Baban
yardım etmen için yalvarıyor. Annen rica ediyor.” (Mahfuz, 116). Bu nedenle ailesi onun üstünde
baskı kurar ve onu, dönemin toplumu tarafından ahlaki açıdan kınanabilecek
davranışlar yapmaya zorlar. İhsan’ın bu davranışlarından en ön plana çıkanı
Kasım Fehmi Bey ile yakınlaşmasıdır. İhsan, ailesinin baskısına dayanamaz hale
gelir “Ailesinin ağır yükü altında inliyordu.” (Mahfuz, 116) ve en sonunda evli
bir erkek olan Kasım Fehmi Bey ile birliktelik yaşar. İhsan ve ailesinin yaşadığı bu ahlaki
uyuşmazlıklar bununla da sınırlı kalmaz. İhsan, ailesinin baskısı yüzünden aşk
ve gelecek konusundaki umutlarından vazgeçerek tanımadığı bir erkek olan Mahcub
ile evlenmek durumunda kalır. Bu evlilik sonrasında Mahcub ve İhsan bir araya
gelir. İhsan kendi düşüncelerini Mahcub’un yükselme hırsı ve yozlaşmışlığı ile
özdeşleştirir. Mahcub ve İhsan’da sınıf atlama hırsına adamışlardır
kendilerini. Ne var ki, ikisinin de nedenleri farklıdır. İhsan, geçmişte
yaşadıklarını -Kasım Fehmi Bey ile olan ilişkisini- ahlakına yediremez ve
kendini içki ve sosyal hayata verir. Her akşam içki içmek, Kahire sosyetesinin
eğlencelerine aktif olarak katılmak; İhsan’ın günlük hayatının bir parçası
olur. Bu eğlenceleri daha da arttırmak içinse sınıf atlaması şarttır. Mahcub’un durumu ise bambaşkadır. O, statüsünü
arttırmak ister çünkü felsefesi bunu öğütlemektedir. Sonuç olarak iki figürde
ahlaki sebeplerinden dolayı sosyal hayatta konum atlamak için mücadele ederler.
Mahcub ve İhsan figürlerinin ahlakları bambaşka kazanlarda şekillenmiş olsa da,
ikisi de romanın sonunda aynı yola sapmışlardır ki bu yolun sonunda uçurum
olacaktır.
Dünya’nın her yerinde görülebileceği gibi Mahcub’un da
İhsan’ın da ahlaki tutumları ve düşünceleri hayatlarını ve geleceklerini etkilemiştir.
Ahlakın toplumun gözündeki yeri çok önemlidir. Romanın uzamı Mısır değil de -daha
çağdaş, kozmopolitan, adalete önem veren...- başka bir ülke olsaydı, olayların
akışı ve ahlaklarının bu figürlerin seçimlerindeki etkisi daha az veya daha çok
olabilirdi.
-Bora
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ne düşünüyorsunuz?